2 Aralık 2010 Perşembe

Hayatın Sırrı "yine" Çözülmüş


29.10.2010 tarihli Milliyet'te okudum.Aynen şöyle:"Hayatın sırrı kalp hızında gizli.Kalbi hızlı atanlarda kalp damar hastalığı ve erken ölüm yavaş atanlardan daha fazla görülüyor.Hayvanlar aleminde de küçük hayvanların kalbi büyüklerine göre daha hızlı çarpıyor ve ömürleri de daha kısa oluyor.Yaşam süreleri farklı olsa da hayatları boyunca kalpleri aynı sayıda çarpıyor."
Aklım karıştı.Süreyi uzatmak için yavaşlamamız mı gerekiyor?Heyecanlanmak,korku filmi izlemek,maç seyretmek ya da aşık olmak gibi kalbimizi hızlandıran şeyler ömrümüzden çalıyor olamaz,değil mi?Yazının sonunda tabi ki egzersiz yapın ve hareketli bir hayat sürün uyarısı var.(hayır miskinler,sakın umutlanmayın.Devam...Nefes Aaall...Vvvvveeeerrr...)
Bu yazıyı burda niye paylaştığıma gelince...Birkaç gündür kalbimi-gerçek anlamda-dinledim.Günlük hayatın nafile telaşlarından hızlanan kalbimi yavaşlattım.Çok da iyi oldu.Başka heyecanlara yer açıldı.

21 Kasım 2010 Pazar

Hayatın cazı-tuzu


Nasıl oluyor bilmiyorum.Kulağıma gelen bir caz melodisi bir anda herşeyi hafifletiyor.Sanki notalar "hayat çok güzel,yaşamak harika,herşey yolunda,tadını çıkar,hadi ne duruyorsun yaşa.."diye bağırıyor.İnsan bu müziğin acılarla doğduğuna şaşıyor.
Aynı fikirdeyseniz D&R'ların "müzik fırsatı" reyonlarına uğrayın derim.Klasik caz ve blues albümlerini uygun fiyatlara bulabilirsiniz.Ayrıca Edith Piaf,Jack Brel,Sinatra gibi arşivlenecek sesler de bu reyonda.Ben en son Yves Montand'ın bir albümünü aldım, zévklö dinliyoğum.

20 Kasım 2010 Cumartesi

Bir Dosta

Liseden beri gitara heves ederdim.Üniversitenin ilk yılındayken bir arkadaşım doğumgünümde bana pena ve gitar metodu hediye etti.Eklediği notta da "beraber ve solo şarkılara" yazıyordu.İkinci yıl gitarımı alıp çalıyor olmamda bu pozitif baskının(kişisel gelişimde böyle diyorlar ya) etkisi olmuştu.Hayatlarımızın bir yerinde böyle arkadaşlıklar kurabilmişsek şanslı olduğumuzu düşünürüz.
Veee onların doğumgünlerini hiç unutmayız.
İyi ki varsın sevgili dostum.Uzun,huzurlu bir hayat dilerim sana.

"bir çiçek yılı sonra kim bilir hangi denizde
bin umut yılı sonra kim bilir hangi göktesin?"

1 Kasım 2010 Pazartesi

H A Y A T

Bu sabah pırıl pırıl bir gökyüzüne,taptaze bir havaya açtım penceremi.Bir arap bülbülünün balkonumda yaptığı sinekli kahvaltıya gülümsedim.Ne güzel bir kasım sabahı dedim.Yakınlarımı kasım,aralık aylarında kaybettiğimden olsa gerek örtmeye çalıştığım bir sevimsizlikleri vardır benim için.
Kahvaltıdan sonra öğrencilerin sınavı için fotokopiciye gittim.Biri geldi.Bir fotoğraf uzatıp"250 tane çekin lütfen" dedi,"cenaze için."
Eve geldim.Dışarıdan gelen gürültüyü önemsemedim.Sonra ambulans sesleri..Evimin 100m.ilerisindeki köprüden bir otomobil aşağı düşmüş,bariyer demirleri alttaki dükkanın içine girmiş.Çok kötüydü.İşe giderken enkaz hala ordaydı.Gazeteciler ağır yaralı olduğunu söylediler.
Hayat dedim.Bir varmışız,bir yokmuşuz.
Cemal Süreya'nın birşeyler fısıldadığını duydum:
"Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum."

19 Ekim 2010 Salı

Gezegen İçin Küçük Adımlar-2


İki yıldır duş jeli kullanmıyorum.O birbirinden farklı özelliklerde,rengarenk,hoş kokulu jellerle vedalaşıp yukarıdaki deforme,pis görünümlü, harika temizleyen sabunları kullanmaya başladım.Aktarlarda sıkça gördüğümüz zeytinyağı ve defne sabunlarının cilt için faydalarını zaten herkes biliyor.Ama daha da önemlisi bu sabunlarla çevreye daha az zararlı kimyasal atık bırakmış oluyoruz.
Evet,küçücük bir adım.Daha fazla yol almak için kullanalım,kullandıralım,güzelce paketleyip hediye edelim:)

17 Ekim 2010 Pazar

Güle güle...


Geçen haftaki ani soğuma bir uyarı gibiydi.Bu hafta ılık günlerin tadını çıkarmaya çalıştım.Yazın bittiğini kabul etmek zor geliyor nedense.Oysa sonbahar ne güzel mevsimdir...Sarı,kahverengi,kırmızı yapraklar arasında yürümek,biraz ıslanamak,hızla yer değiştiren gri bulutları izlemek çok hoşuma gider.Evet evet,sonbaharın hakkını vermek,onu izlemeye zaman ayırmak gerek.
Yine de şu kuşların arkasından bakarken özenmemek elde mi?

22 Eylül 2010 Çarşamba

Selam Koca Jüpiter!..

Şu gördüğüm Jüpiter mi acaba?Bugünlerde Dünya'ya çok yakınmış.Güneş battıktan sonra doğu yönünde çıplak gözle bile görebilirmişiz.Lise son sınıftaki halimi hatırladım.Dalga fiziği öğreniyorduk,heveslenmişim,sürekli gökyüzüne bakıyorum.Annem en sonunda eskilerin bir sözünü söyledi:Gökyüzüne çok bakanlar akıllarını kaybeder-miş.Olabilir.Sonsuzluğu algılamak zor gelebilir.Ya da...Biz kendimizi neler neler zannederken aslında evrende bir zerre olduğumuz gerçeğini kabul etmek..
Koskoca Jüpiter bu kadar yaklaşmışken selamlamadan geçmeyelim derim.Bir dahaki yakınlaşma 2022'deymiş :)

11 Eylül 2010 Cumartesi

Mmmm... Limonata..


Çoğumuz için yazın olmazlarındandır limonata.Burada hava hala çok sıcak.Ben de bayram ikramı olarak limonata yapayım dedim.5-6 tane ince kabuklu limonu iyice yıkadım ve kabuklarını derin bir keseye rendeledim.Limonları sekize bölerek kaseye koydum,üzerlerine 1 su bardağı kadar şeker ekledim.Bu karışımı yoğurur gibi iyice ezdim.Kaseye su ekledim ve üzerini filmleyerek buzdolabına koydum.(Bu arada bunları gece yaptım)Sabah bu karışımı tülbentten süzdüm.Tadına bakarak şeker ve su ayarını yaptım.
İşteeeee içine sodyum benzoat,potasyum sorbat,kinolin sarısı eklenmemiş mis gibi limonata!Afiyet olsun.

Bayramlık Ayakkabılar


Bilen bilir.Bayramlık ayakkabılar,yalnızca ayakkabı değildirler.
Alınması umut edilir
Alınınca giyilmesi için sabırla beklenir
Heyecanla arkadaşlara gösterilir
Vursa da sıksa da acıtmaz,giyilir
Yıllar sonra hatırlanacak en güzel anılardan olur.

Umarım hayat her çocuğa bu anılardan hediye eder.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Kızıma...

Canım kızım,ne çok şey değişti sen hayatıma girince.Nasıl da bir kediden kaplana dönüştürdün beni..
Hayata senin gözlerinle bakmak ne güzel!Seninle güne başlamak,yemek,gezmek,koşmak,gülmek,seni koklayarak uyumak,seninle sohbet etmek, resim yapmak,dans etmek....
Varlığına her gün şükrediyorum.Altı yaşın kutlu olsun,sana güzellikler getirsin.
Beni o kocaman dünyana aldığın için,anlattığın masallar için,benimle oynadığın için sana hep minnettar olacağım.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Bol Oksijenli Bir Gün...




Geçen pazar canım Karadeniz'in yeşil tepelerindeydik.Çok özlemişim buraları.Kekik kokan temiz havasını ciğerlerimde depolamak istercesine içime çektim.Organik ötesi meyveleri dalından koparıp şöyle bir silip yemenin zevkini yaşadık kızımızla.Böğürtlenlerin güzelliğini izlemek bile doyursa da ellerimiz, dudaklarımız mor içinde kalana kadar yedik.Ekşi elmaları kurtçuklarla paylaştık.Saygılı olmak lazım,onlar bizden önce gelmişlerdi:)E karadeniz'de olup taze fındık ve mısır yenmez mi?abartmadan onlardan da yedik.
Aaahh..Bu güzel günü puslu kış günlerinde hatırlayıp gülümsemek üzere hafızama kaydettim.Bu arada vücudumun da yıllık antioksidanını depoladığını umuyorum.Herkese sağlıklı günler..

30 Temmuz 2010 Cuma

Bir fincan zihin açıcı alır mısınız?



Annemdeyiz.Sohbetin sonu gelmiyor.Konuşacak ne çok şey birikmiş.Eh,kahve de muhabbete başka bir keyif katıyor.Çok sevdiğim kakuleli kahveden bahsetmek isterim.
Şu elimde görmekte olduğunuz kakule,doğu mutfağında çok kullanılan bir bitkiymiş.Ağır yemeklerin ardından içilen kakuleli kahve sindirime iyi gelirmiş.Beni asıl çeken özelliği ise (Ender Saraç'tan dinledim) kahvenin zararlı etkisini azaltarak zihni uyarması oldu.
Kakulenin içindeki tohumcuklar cezvede biraz kavrularak patlatılıp eziliyor,toz hale getiriliyor.Sonra klasik yöntemle kahve pişiriliyor.(ben kavurmadan ezmeyi tercih ediyorum.)Keskin olduğu için miktarına dikkat edilmeli.Hamilelerin kullanmamaları gerektiğini özellikle belirtmeliyim.
Köpüklü kahvelerin yanında herkese bol muhabbetler dilerim...

18 Haziran 2010 Cuma

Gezegen İçin Küçük Adımlar



Birkaç aydır herkeste bir temizlik harekatı almış gidiyor.Sürekli bir şeyler yıkanıyor,silkiliyor,sokaklarda köpüklerden derecikler oluşuyor.Evlerimizi böyle temizlerken asıl yuvamızı,dünyamızı nasıl da kirlettiğimiz pek aklımıza gelmiyor.Kullandığımız deterjanların doğada nasıl bir kirliliğe neden olduğunun farkında değiliz.
Alman Frosch markasının ürettiği temizleyiciler bu sorunun çözümüne katkı sağlıyor.İçeriklerindeki bitki özlü yüzey aktif maddeler doğada %98 oranında parçalanabilir özellikte.Ayrıca zararlı solventler içermiyor ve ambalajı geri dönüşümlü.En ekolojik marka olarak Alman Sürdürülebilirlik Ödülünü hakkıyla almış.
Ben bulaşık deterjanını ve yüzey temizleyicisini kullanıyorum.Temizlikten yana bir kaybınız olmadan gezegenin ömrünü uzatmaya yardımcı olabilirsiniz.

6 Mayıs 2010 Perşembe

hıdrellez



Bugün hıdrellez.Bir dilek tutup denize atma günü.Kızımla ben dün gece küçük kağıtlara dileklerimizin resimlerini çizdik,kağıdı katladık,parayla birlikte kırmızı keselere koyduk.Sabah heyecanla gidip denize attık.Dileklerimizin arkasından el salladık."Deniz,bunları götür ve bize gerçeklerini getir"dedik.Sonra ayağımızı çime bastık,sırtımızı bir ağaca yasladık.Hayattan bir şeyler istiyor olmanın,bir şey dilemenin mutluluğuyla döndük.Hrkesin dileyeceği bir şeyi olması "dileğiyle"...

25 Nisan 2010 Pazar

Bir Seminer ve Bir Albüm


Önceki hafta Üstün Dökmen'in seminerine gitmiştim.Genel olarak ailede iletişim(sorunları)üzerine konuştu.Çocuk eğitiminde,ergenle iletişimde yaptığımız hataları eğlenceli bir şekilde yüzümüze vurdu.Utanarak güldük kendimize.Konuşmanın sonlarına doğru fonda Ravel'in Bolero'su duyuldu.Dökmen,hayatın monoton bir şey olduğunu,ancak ona kattıklarımızla yaşanası hale getirebileceğimizi anlattı.Tıpkı o parçanın her bölümünde birkaç enstrümanın eklenerek güzel bir sonla tamamlanışı gibi.Daha sonra "farklı açılardan bakabilmek"ten bahsetti ve bambaşka bir Bolero dinletti.Ardından Vivaldi'nin Spring'ini uzun hava ile dinledik.Bu parçaların Köprüler/İki Dünya albümünde olduğunu öğrendim.2006'da Ada Müzikten çıkmış.Fazlasıyla geciktiğim albümü hemen edindim.Batı müziğinin klasikleri doğunun sazlarıyla yorumlanmış.Gürol Ağırbaş'ın düzenlemeleri,Erkan Oğur,Ercan Irmak,Okay Temiz,Ahmet Koç gibi ustaların enstrümanlarıyla arşivlik bir çalışma olmuş.(benim gibi habersiz olanlara duyurulur)
Dünyanın pek çok yerinde ırkçılğın tırmanışa geçtiği şu dönemlerde,notaların kardeşliğinden bir şeyler öğrenebileceğimizi düşünüyorum.

16 Nisan 2010 Cuma

Bahar


Bir sabah uyanıp perdeleri açtığımızda bahçedeki ağacın-daha dün kupkuru olan o ağacın-bize çiçeklerini uzattığını görürüz.
Parklar,sokaklar boyunca mimoza ağaçlarıyla selamlaşırız.
Nihayet frezyalar gelmiştir çiçekçiye.Hemin bir demet alır,vazoya koyarız.Bütün eve yayılan kokusunu içimize çekeriz.
Hasta olacağımızı bildiğimiz halde güneşe aldanmak hoşumuza gider.Hemen inceltiriz üstümüzü.
Gece uykumuzu bölen kedileri hoşgörürüz.Tüm canlılar için aşk mevsimi gelmiştir.Daha çok şiir okuruz.Yazarız bile.
Saatlerin ileri alınması,akşam iş dönüşü sahilde bir çay içebilmek anlamına geldiği için zevkle döndürürüz yelkovanı.
Birden bastıran güneşli yağmurları da çok severiz.Nasıl olduğunu bilsek de gökkuşağı hala sihirli bir şeydir çocuk gözümüzde.
Şimdi hayata dair her şeyimizi yenileme zamanıdır.Üstümüzden bir kış geçmiştir.Az ya da çok bizi ezip büzüp kurutarak.Şimdi yeşerme vakti.İyi baharlar...

15 Mart 2010 Pazartesi

Başlarken...

Evet,zaman nasıl değişti.Günlüklerin,anı defterlerinin kilitlendiği ve köşe bucak saklandığı günler çok mu eskidendi?Herkes yaşadığını kendine saklar,perdesini çekerdi.Artık o perdeleri aralıyoruz.Hiç tanımadığımız insanlarla hayatlarımızda ne kadar ortaklıklar olduğunu hayretle keşfediyoruz.Yaşamlarımıza katacak birşeyler alıyoruz birbirimizden.4 yıldır blogları takip ediyorum.Onlardan hem çok şey öğrendim hem onları izlemekten zevk aldım.Benim de paylaşacak şeylerim olduğunun farkına vararak yazmaya başlıyorum.
Kozama hoşgeldiniz.